İNSAN NEDEN YAŞAR?
İyi bir okuldan mezun olmak, üniversite sınavında
istediği bir bölümü kazanmak, iyi bir evlilik, güzel ve sağlıklı
çocuklar, çocuklara iyi bir gelecek hazırlamak, bu arada işinde yüksek
bir mevkiye gelmek, isabetli yatırımlar yapmak, ev, iyi bir araba ve
yazlık almak, kendisinin ve ailesinin iyi giyinmesini, gezmesini
sağlamak, kısaca varlık içinde bir hayat yaşamak… Bunlar tabi ki çok
makul ve insani isteklerdir…
Ancak tüm bunları isterken insanın düşünmesi gereken önemli bir soru vardır:“Hayatımızın gayesi sadece daha iyi yaşamak mıdır?”
Dünyanın her köşesinde farklı kültür ve ortamlardaki insanların çoğu yalnızca bu idealler doğrultusunda yaşarlar. Oysa ayette de bildirildiği gibi insanın dünyada bulunma amacı bunların hiçbiri değildir:
“O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı…” (Mülk Suresi, 2)
Dahası bu saydıklarımız insanın temel ideali haline
getirilecek konular da değildir; bu talepler ancak insanın Rabbimiz’in
rızasını kazanabilmesi için birer araç olabilir. Rabbimiz’in akıl,
anlayış ve bilinç vererek nimetlendirdiği insanın dünyada bulunma
amacının, sadece iyi bir okuldan mezun olmak ya da iyi bir mevkiye
gelmek olmadığı açıktır. Tabi ki bunların tamamı Allah’ın bizlere
verdiği birer nimettir, ama insanın Allah’ı ve ahireti unutarak
kendisine yalnızca bunları amaç edinmesi hatalıdır.
Allah yaratılışın böyle bir amacının olmadığını Kuran’da şöyle bildirir:“Biz, bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık. Eğer bir ‘oyun ve oyalanma’ edinmek isteseydik, bunu, Kendi Katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.” (Enbiya Suresi, 16-17)
Oysa insan bilmelidir ki gözünü nereye çevirse Yüce
Allah’ın varlığının delilleriyle karşılaşır. Allah sonsuz kudreti ile,
var olan herşeyi ve herkesi yoktan yaratmıştır. Nitekim insanın Allah’ı
tanıması ve O’nun sonsuz kudretini takdir edebilmesi için sadece kendi
bedenine bakması yeterlidir. Allah insanı, Kuran’da bildirdiği ifadeyle“en güzel surette” yaratmış (Mümin Suresi, 64), kusursuzca işleyen pek çok sistemi bedenine yerleştirmiştir.
Vicdanlı ve samimi bir insanın yapması gereken, yaratılış amacını düşünmesi ve “De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (Enam
Suresi, 162) ayetinde bildirildiği üzere tüm yaşamını alemleri yoktan
var eden Yüce Rabbimiz’in bildirdiği şekilde geçirmeye çalışmasıdır.
İDEALLERİ “SADECE YAŞAMAK” OLAN İNSANLARIN BASİT HEDEFLERİ
Küçük yaşlarda pek çok ideali olan bazı insanlar,
büyüyüp olgunluk yaşına geldiklerinde artık belli hedeflere ulaşmış,
genellikle okulunu bitirip bir meslek edinmiş, evlenip çocuk sahibi
olmuş, iman etmedikleri için başka beklentileri, arzuları ve hedefleri
kalmamış, şevk ve heyecanlarını kaybetmişlerdir. Artık herkes içinde
bulunduğu şartlara ve kültüre göre vakit geçirmekte; herkes kendine göre
bir uğraşı bularak, kimi bir kafede, kimi alışverişte, kimi televizyon
seyrederek vakit öldürmektedir. Bu insanlar için her gün bir önceki
günün aynısı olmakta, böylece bu insanların hepsi birer birer ölümü
bekler hale gelmektedirler.
Böyle bir kişi, sabah gözlerini açtığı zaman, bugünün de diğer
günlerden bir farkının olmadığını düşünür. Ne var ki beklenilenin aksine
bundan şikayetçi de değildir. Çünkü onun yaşadığı her günün hedefi,
sadece önünde yaşayacağı vakti en eğlenceli bir biçimde geçirebilmektir.Bu bakış açısında olan bazı insanların hayattan tek beklentilerinin sadece yaşamak olduğu düşüncesi, sadece yaşlılarda ya da emeklilerde değil, başta da belirttiğimiz gibi toplumun her kesiminde, her yaş grubunda görülebilmektedir. Yaşama amaçları yalnızca “boş vakitlerini sözde daha iyi değerlendirmek” olan bu insanlar, aslında hayatlarından sıkıntı duymaktadırlar.
Her şeyden çok çabuk sıkılan, can sıkıntılarını giderebilmek için sürekli yeni uğraşılar ve farklı heyecanlar arayan bu insanlar, eğlence adı altında yaşamlarını rahatlıkla tehlikeye atabilmekte çoğu zaman güvensiz ve riskli ortamlarda huzuru arayabilmektedirler.
Kısaca, sabah işe gidip akşam dönmek, televizyon programlarını seyretmek ve yemek yiyip, yatmaktan başka yapacak bir işleri ya da hedefleri olmayan insanlarda da tek amaç yaşamayı umdukları hayatı daha zevkli geçirebilmektir.
Ölümü ve ahireti unutarak amaçsızca oyalanan, basitlik olarak nitelendirilebilecek bu kültür içinde yaşayan ve hayattan hiçbir beklentileri kalmayan bu insanların amaçları, “sadece yaşamak”tır. Bunlar hayatlarının amacını vicdanlarında sorgulamayan, ahiretten gafil olan, din ahlakından uzak olarak yaratılış gayelerini düşünmeden yaşayan kimselerdir. Allah’ın rızasını, rahmetini kazanmak, O’nun razı olacağı salih amellerde bulunmak, güzel ahlaklı, vicdanlı insanlarla hayırlarda yarışıp öne geçmek gibi hedefleri olmadığı için kısa ömürlerini rahatlıkla tüketebilmektedirler.
Yaratılış amaçlarını gözardı ederek bir ömrü Allah’a kulluktan uzak geçirmiş olan, sadece iyi yaşamayı amaç haline getiren bu insanların, ayette bildirildiği üzere ölümün gelmesiyle birlikte hemen şuurları açılmakta ve yaşadıkları hayattan pişmanlık duymaktadırlar:
Der ki: “Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim.” (Fecr Suresi, 24)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder